gerçek aidiyet duygusu

gerçek aidiyet duygusu teriminin Türkçe - İngilizce sözlükteki anlamı

Türkçe İngilizce
gerçek aidiyet duygusu real sense of belonging

gerçek aidiyet duygusu terimi için benzer kelimeler ve anlamları
güçlü aidiyet duygusu strong sense of belonging
aidiyet duygusu vermek give a sense of belonging
aidiyet duygusu ile. with a high sense of belonging.
toplu aidiyet duygusu collective sense of belonging
aidiyet ve tanıma duygusu sense of belonging and recognition
aidiyet duygusu yaratmak create a sense of belonging
gurur ve aidiyet duygusu pride and sense of belonging
aidiyet duygusu eksikliği lack sense of belonging
saygı ve aidiyet duygusu kazanmak to gain respect and a sense of belonging
aile aidiyet duygusu sense of family belonging
aidiyet duygusu ve amaç sense of belonging and purpose
yüksek aidiyet duygusu high sense of belonging
amaç ve aidiyet duygusu sense of purpose and belonging
amaç ve aidiyet duygusu a sense of purpose and belonging
aidiyet belongingness
sosyal aidiyet social belonging
ulusal aidiyet national belonging
etnik aidiyet ethnic belonging
aidiyet hissetmek feel a sense of belonging
kimlik ve aidiyet identity and belonging
bölgesel aidiyet regional belonging
güçlü bir aidiyet duygum var i have a strong sense of belonging
örgütsel aidiyet organizational belonging
aidiyet duygusunu teşvik etmek promote the sense of belonging
sosyal aidiyet of social belonging
aidiyet hissi sense o belonging
güvenlik ve aidiyet security and belonging
ve aidiyet and the belonging
aidiyet duygusunu teşvik etmek promoting a sense of belonging
gerçek amaç duygusu real sense of purpose
gerçek gerçek literal truth
gerçek gerçek actual truth
gerçek gerçek factual truth
gerçek ve gerçek actual and real
gerçek gerçek zamanlı true real-time
gerçek gerçek durum real real state
gerçek ve yasal avukat - gerçek true and lawful attorney--fact
gerçek ve gerçek olmayan the real and the unreal
gerçek ve gerçek real and actual
gerçek ve gerçek kişiler natural and physical persons
gerçek ve gerçek is a true and genuine
gerçek ve gerçek truth and fact
gerçek bir gerçek olarak as a matter of actual fact
gerçek gerçek zaman real-real time
duruş duygusu posture sense
basınç duygusu pressure sense
hınç duygusu ressentiment
denge duygusu sense of equilibrium
suçluluk duygusu guilt-trip
amaç duygusu sense of purpose